23 Eylül 2018 Pazar

"Sen bana gülersen, en güzel gülen ben olurum zaten."

Demişti dizinin esas olmayan oğlanı, esas olmayan kızına. Sene sanırım 2012. Ufak bir hesapla altı yıl öncesi diyebiliriz. Daha fazla da olabilir. Bu hangi takvimi kullandığınıza, hangi zaman diliminde veya gezegende yaşadığınıza ve burada açıklayamayacağım çok bilimsel başka şeylere bağlı. Ama eğer Amazon ormanlarında henüz keşfedilmemiş bir kabilede yaşıyor ve takvim kullanmıyorsanız sizin için 2012'den beri hiç yıl geçmiştir. Aslında 2012 zaten hiç var olmadığı için, bir şey geçmemiştir (Nası ya onlara hiç zaman geçmiyor mu ee cennet gibi bişii oluyor o zaman???). Bir de Amazonlar var mesela, yunan mitolojisinde bir ulus ve konumuzla hiç alakası yok. Elbette bunları çabucak geçelim.

Ne diyorduk, başlık. Ben bu sözü duyduğumda 
lisedeydim. Kanıma rengini veren maddenin asilik, çağımın ergenlik, gücümü aldığım değerin Sagopa olduğu yıllar. Aynı zamanda her gün Cnbc-e'de Sünger Bob izleyebildiğim, yabancı dizi dünyasını keşfedip kafayı yediğim, bisikletimin olduğu, Kadıköy'e ilk kez tek başıma gittiğim ve bu yüzden aşırı havalı hissettiğim yıllar. O zaman işte bu sözü duydum, geçtim. Çok etkilemedi, dünya umrumda değil çünkü. Dizide sevdiği kıza söylüyor bunu oğlan (atıyosuun). Ama anlamın sadece kız-erkek ilişkilerine indirgenmesi, en başta bu sözün fonetiğinin güzelliğine ihanet bence. Anlamı derken şeyden bahsediyorum işte; insanın değer verdiği birinden sevgi görünce kendini o kadar iyi hissetmesi ki bunun soyutluktan çıkıp tüm haline, tavrına yayılması. Bastığı yeri çiçek, soluduğu havayı amber yapması. 

Sen bana gülersen, en güzel gülen ben olurum zaten. Farkettiyseniz cümlede inceden bir karşıya bağlılık var. Tatlı tatlı, küçük küçük, oy hanimiş hanimiş bir bağlılık. Ama yine de söyleyen "sen" diyerek kendi yaptığı seçimin sonuçlarına bağlı oluyor. Özünde yine söyleyenin kontrolünde her şey. Esas olay o "sen"i seçebilmek aslında. Çevreni öyle insanlarla donatmak. Donatabilecek olmak. Belki de bu sözün ilk muhatabı kişinin ailesidir, bilemiyorum. Çoğu şey aileyle ilgili gibi geliyor bana ya. Sonuçta insanın hayatındaki en önemli çağ çocukluk çağı, hatta bir yerde depresyon hakkında "kötü geçen çocukluğun yıllar sonra çıkan yan etkisi" gibi bir şey okumuştum. Meyvenin özünün çekirdekte saklı olması gibi. 

Yaşam döngümüze baktığımızda ailemize bağımlı olarak doğuyoruz. Tam da varoluşsal sorgulara girdiğimiz çağlarda bir şekilde bağımsızlaşıp birey olmamız, sonra orta yolu bulup yeni bir bağ yeni bir aile kurmamız gereken bir düzen var. Küçükken aileyle kurulan bağın sağlamlığı, aslında ileriki yıllarda birey olmanın bağımsızlığını inşa ediyor. Ailen sana gülünce sen hep en güzel gülen kalıyorsun, hayatın boyunca belki. Çok garip. Daha fazla içine girersem çıkamayacağım kadar garip. Aslında bunlar yıllar önce düşünülmüş, üstlerine birsürü yazı yazılmış şeyler. Amerika'yı yeniden keşfetmeye de çok gerek yok. Ama asla unutamadığım bazı şeyler gibi bu söz de arada aklıma gelip duruyor. Asla unutamadığım şeyler top beş:
  1. Gürbüz'ün tam bir canavar olması ve tüm sınıfın ondan korkması
  2. Almanya'nın yenilince bizim de yenilmiş sayılmamız
  3. Erhan anektarlar goltuun altında kalık beni ara 
  4. Malazgirt savaşı ve Anadolu'nun kapıları
  5. Ray malifalitiko


Herkeste böyle bir liste olduğunu biliyorum, birbirimizi kandırmayalım. Gülelim güldürelim. Haydi iyi akşamlar, kovalasın tavşanlar(aha 6.)

12 yorum:

  1. Gercekten cok guzel ve anlamlı bir söz 👏👏👍
    Malazgirt Savası benimde unutamadıklarımda top beşte yer alır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Malazgirt'i hepimizin bilinçaltına kazıdılar :)

      Sil
  2. Kalemine sağlık😃
    Banada beklerim😘

    YanıtlaSil
  3. hah haaaaa yaaa nerdesin seeeeen yine çok eğlencelisin amaaağğ :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buralardayım ama görünmezim biraz benim düzen böyle gidiyo ya :)

      Sil
  4. Hahahahha iyi güldüm :D
    baya sosyolojik ve felsefi bir olay harmanı okudum :D
    top beşimde benim , hammurabi kanunları ve italyanın taraf değiştirmesi var , ha birde ülker çikolatalı gofreti sevmeyen olmaması , ben sevmiyorum diye yıllarca uzaylı gibi hissetim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahahah ya ben de sevmiyodum ülker çikolatalı gofreti ama sonradan alıştım. Çünkü annem çok seviyodu ala ala bana sa sevdirdi :)

      Sil
  5. Ay ne güldüm. Sen çok yaşa emi :)

    YanıtlaSil
  6. Miray hanım yine döktürmüş:)bana da beklerim

    YanıtlaSil

Satılık 2. El Akrilik Boya ( Boya takıntısı olan aramasın)

"Öyle geçerdik ki kaldırımları, sanki bu düşenler biz değiliz!" -Yeditepe İstanbul. Şu günlerde herkes evde ve bir şeylerle uğra...